Kayıtlar

ELALEM TERÖR ÖRGÜTÜ

  “Bir elalemin çocuğuna bak, bir de bizimkine!” Yabancı gelmemiştir bu söz çoğumuza ya annemizden ya da babamızdan en az bir kere duyduğumuz bir söylem. “Ne elalemmiş be!” diyenler de olmuştur. Haksız da değil yani, sahiden kim bu elalem.   Çocukları çok başarılıdır hep, her şeyin en iyisi onlardadır da biz de sürekli kendimizi, hayatımızı ona göre şekillendirmeye çalışırız. Hani en basit örnekle düğün yaparken; salon daha büyük olsun, şu yemek de konsun, araba bu olmazsa olmaz, bunu da yapalım “elalem ne der yoksa?” Ne der ki elalem, dese ne olur en fazla? Hayatımızı, işimizi, eşimizi kısacası her şeyimizi birileri beğensin veya beğenmemezlik etmesin diye belli kalıplar içinde istemediğimiz şekilde yaşamaya mecbur kalmış bir haldeyiz. Artık kendimiz olmak yerine görünebilmeye çalışmak için yaşıyoruz. İyi insan olmak yerine; iyi insan görünebilmek daha cazip veya cömert olmak yerine cömert görünebilmek gibi. İkiyüzlülükten başka bir şey diyemeyiz buna. Evet, sosyal me...

NE TÜKETTİK AMA !

Tüketim toplumu dediğimizde artık yabancı gelmiyor değil mi bize? Evet, üreten bireylerden tüketen bireylere bir göç başladı ve çok hızlı ilerledi. Bölgesel değil küresel olarak hem de. İngiltere’nin Cambridge şehrinden, Japonya’nın Osaka kentine kadar her yerde bu böyle. Gerçekten hiç üretmiyor muyuz, bu kadar tüketimin ne zararı var diyenler olabilir, olacaktır da. Duruma baktığımızda bir sistem karşımıza çıkıyor, sistem tek taraflı olarak tamamen tüketim dediğimiz olgu üzerine kurulu. Sürekli para harcamaya ve bir şeyler satın almaya yöneltiyor bireyleri. Popüler kültürün insanlara empoze ettiği: birilerine özenme, onlara benzeme güdüsünü sosyal medya çok rahatlıkla gerçekleştirebiliyor. İnsan vücudundaki dopamin kişinin mutlu olmasını sağlar, birey üreterek mutlu olmak yerine bunun basit yolu olan tüketim ile kendini mutlu etmeyi tercih ediyor çünkü bu yöntem daha rahat.   Özellikle pandemi döneminde hızlı bir popülizm yakalayan internet üzeri alışverişte sunulan çok bü...

BAKIŞ AŞISI

     Bir laftır herkesin diline dolanmış son zamanlarda, “Şu illetin aşısı bulunsa da kurtulsak”. Evet, küresel olarak karşı karşıya olduğumuz bu hastalığın aşıyla geçip geçmeyeceği muamma, zaten bizim ihtisasımız değil, üstünde konuşmaya pek de gerek yok o yüzden, biliyoruz ki “lafla peynir gemisi yürümez”.       Peki bu hastalıktan daha kötü bir salgınla savaşıyoruz insanlığın doğuşundan beri, işin kötü yanı kimse de farkında değil bunun. Ne diye düşündük, söyleyeyim; “Sıradan olmak, sürüden olmak”, yani bir bakış açısına sahip olamamak.       Herkesin düşündüğünü düşünüyoruz, herkesin yaptığını yapıyoruz. O kadar ritüel hale gelmiş ki bu, yapmaktan da öteye geçip bunu yaptırıyoruz. Bu da bizim haliyle olduğumuz yerde saymamıza neden oluyor. Sonra da ilerleyememekten yakınıyoruz, bilelim ki herkesleşen gelişemez, farklılaşamaz.       Ne yapacağız o halde? Soracağız, sorgulayacağız, öğreneceğiz, hep aynı yerde d...

MÜSLÜMAN MIYIZ?

Kimdir Müslüman ona bakalım önce; “Müslüman, dilinden ve elinden (diğer) Müslümanların (emin ve) selâmette bulunduğu kimsedir…” diye bir tanım yapmış Fahr-i Kainat Efendimiz. Böyle mi ama gerçekten, önceleri böyleydi fakat ne değişti de bu hale geldik. Kuşu ölen bir çocuğa taziyeye giden Peygamberin ümmetine ne oldu da ufacık kedi-köpek yavrularına işkence edecek hale geldi. “Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.” Diye buyuran Peygamberin ümmetine ne oldu da, Müslüman ülkelerde yapılan bu vahşi zulümlere sessiz kalacak kadar duyarsızlaştı, ne oldu da din kardeşlerinin uğradığı işkenceler için ses etmeyi, kalbiyle buğz etmeyi geçtim, bunlardan bihaber olmayı nasıl becerdi? Televizyonda her gün bir yenisi daha çıkan dizilerin özetinin özetine kadar, yayınlanan yarışma programlarının hiç bir dakikasını kaçırmazken, o mazlum beldelerde daha kundakta iken katledilen bebekler için sesini kaç defa çıkardı duyarlı (!) Müslüman ...

KORONA BİZDEN NE ALDI? BİZE NE VERDİ?

Sene başında Çin’de çıkan COVİD-19 yani korona görüldüğü  günden beri hayatımızı değiştirdi, kurulu dünya düzenini alt-üst etti, eskisi gibi gezip dolaşamaz olduk, kimseyle tokalaşamayacak hale geldik. Belki de böyle olması gerekti kim bilebilir! Evlerimize tıkıldık kaldık, ne yapacağımızı bilemiyoruz artık. Vefatları, hastaları es geçmek mümkün değil küresel bir pandemiye yakalandık ve çok yüksek  sayılarla karşı karşıyayız çünkü. Onları bir kenara koyarsak şunu anladık, aslında hiçbir şey değiliz, Yaradan’ın “Eşref-i Mahluk” olarak nitelediği insan; kendini çok büyük gördü, her şey kendine ait zannetti, öldürmeye, yakmaya, yıkmaya o kadar alıştı ki kendini kaybetti. Bizleri herkesten uzaklaştıran, yoğun bakım ünitelerine, ilaçlara, solunum cihazlarına bağlı kılan, bizleri öldüren o virüs değil bence. Nasıl mı gelin anlatayım: bizleri bu hale sokan Suriye’de daha ölüm nedir bilmeyeceği yaşta ölüme alışan, kolunu bacağını kaybeden çocuğun ahıdır. Bizleri bu hale ...

BARIŞ AMA NEYE KARŞI?

Öncelikle şunu bilmekte fayda var ki; Barış nedir?  Barışı sağlayan kim? Adalet ne için var? Bizim için bu değerler dizisi Osmanlı yıkılmadan önce uygulanmakta olan birer devlet politikasıydı ve çeşitli ideolojik akımlar çerçevesinde yapılan hareketlerin neticesi özellikle çok uluslu imparatorluklar için tehlike niteliği taşıyordu. İnsanlığın zaten sahip olduğu refah ve sükûnet ortamı bu kavramları beraberinde getirmekteydi ve bu kelimelerin ideolojik yansımaları özellikle Balkanlar’da daha da indirgediğimizde Bosna’da başlayan Cihan Harbi’nde kötü sonuçlar doğurmaya başlandığında anlaşıldı ki artık vakit çok geç olmuştu. Hali hazırda mevcut olan küresel barış bozulmuştu. Adalet timsali olarak gösterdiğimiz Hz. Ömer barış ortamını tesis etmesiyle adaleti rahat uygulayabildi. Fakat özellikle 20. yy. ın son yarısında barış dediğimiz paradigma yok edildi ve bunun yerini katliamlar, işgaller, işkenceler vs aldı. Bu konudaki en bariz birkaç örneği sayacak olursak; 3 dinde...

14 ŞUBAT DEMİŞKEN...

Yine Günlerden 14 Şubat . Açık konuşacağım nedir bu 14 Şubat ?  Nereden geliyor? İlk çağda zina eden iki genci koruyan bir papazın öldürülmesinden sonra onu anmak için kutlanan gün. Toplumumuz günden güne sekülerleşmeye devam etmekte ve gençlik, daha da indirgeyelim "Müslüman Gençlik" bundan ileri derecede etkilenmekte, hiç derdimiz yok mu? Derdi olmayan Müslüman genç olur mu? Kudüs, Doğu Türkistan, Arakan, daha nice zulüm gören Müslüman beldeler... Dili, ırkı, mezhebi ne olursa olsun "Müslüman ve insan" olmaları daha önemli nokta olmalı bizim için. Kudüs'ü kendi davası bilmeyen, Ümmetin derdiyle dertlenmeyen bir gençten ne bekleyebiliriz ki! Müslümanlar için bunları yerine kafelerde nargile içmek daha cazip oldu artık.  Başka bir yönüyle bakalım olaya; Sevgi senenin sadece bir günü mü olur? "İman etmedikçe cennete giremezsiniz, Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız" diyen bir Peygamber'in ümmeti olarak bunu ne kadar yaşıy...

MAKEDONYA KOSOVA BALKANLAR 3. BÖLÜM

Resim
BALKANLAR 3. BÖLÜM MAKEDONYA: MUHTEŞEM ÜLKE ·          STRUGA Ve Makedonya’dayız. İlk durağımız şairler Şehri Struga oluyor, maviye boyanmış kent demek için zorlanmıyoruz buraya, Ohri gölüne kıyısı olmasına karşın bir de şehrin içinden geçen Kara Drin Nehri, bu nehir kenti iki yakaya ayırmakta. Ve güzel manzarayı biraz daha güzelleştiriyor bu nehir. Yolumuza devam ediyoruz, sonraki durağımız Ohrid. Buraya vardığımıza hava kararmaya başlamıştı bile, yemeğe gidiyoruz. Yemeğimizi yedikten sonra otelimize hareket ediyoruz. Ohrid Gölüne kıyısı olan otel, tur boyunca en memnum kaldığım otel oldu diyebilirim rahatlıkla. Sabah kalktığımızda muhteşem manzaraya şahit oluyoruz. Kahvaltımızı restoranın terasında bu manzara eşiğinde yapıyoruz. Kahvaltıdan sonra vakit kaybetmeden gölün kıyısında fotoğraf çekilmeye koyuluyoruz, güzel kareler elde ediyoruz burada. Şehir merkezine doğru gidiyoruz ve gölde tekne turunun ardından ara sokaklara giriyoru...

ARNAVUTLUK-KARADAĞ BALKANLAR 2. BÖLÜM

Resim
AVRUPA’NIN EN GENÇ ÜLKESİ: KARADAĞ Karadağ’a girerken sorun yaşamadık, galiba bunu rehberimizin pasaportunu boş(!) göndermemesine borçluyuz. Buranın halkı çoğunun Slavlardır. Müslümanların sayısı çok az buralarda. Küçük bir ülke zaten Karadağ. ·          KOTOR Boşnak ve Arnavut Müslümanlardan Arnavut olanlar Arnavutluk’a, Boşnak olanlar ise Bosna’ya yakın yerlerde yaşamlarını sürdürmekte. Genel olarak dağlık ve ormanlık alanlar yaygın buralarda. Feribota doğru ilerleyip Kotor’a doğru yola çıkıyoruz. Bir ortaçağ şehri olan Kotor’da Silah Meydanında gezdikten sonra Saat Kulesini görüp Meşhur Aziz Trifun Katedrali’ni gezdikten sonra Aziz Luka Meydanı’nda Kotor gezimiz sona eriyor. Budva’dan geçip Sveti Stefan adasının o güzel manzarasına karşı fotoğraf çekiyoruz. Ve akşam yemeğimizi yedikten sonra otelimize geçiyoruz. ARNAVUTLUK Kahvaltımızın ardından sınır kapısına doğru ilerleyip Arnavutluk’a giriyoruz. Burada ki ilk durağımız ola...